Havana Sendromu, 2016 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Küba’daki diplomatları arasında gizemli sağlık sorunlarının başlamasıyla ortaya çıktı. Bu sağlık sorunları, başta Amerikalı diplomatlar olmak üzere diplomatların aile üyeleri tarafından yaşandı ve belirli semptomları içeriyordu.
Amerikalı yetkililer, Havana Sendromu’nun bir tür saldırı olabileceğine inanmalarına rağmen, diğer ülkelerin yetkilileri saldırılara dair herhangi bir iz bulamadılar. Bu garip hastalık neden sadece o diplomatlarda görülmüştü? Bakalım bu gizemli hastalığın mantıklı bir açıklaması var mı?
Havana Sendromu adı, 2016-2017 yıllarında Küba’nın başkenti Havana’da görev yapan Kanadalı ve ABD’li diplomatlar ve ailelerinin yaşadığı gizemli bir hastalıktan geliyor.
Ülkedeki diplomatik görevliler ve aileleri; baş dönmesi, denge kaybı, işitme sorunları, anksiyete ve “bilişsel sis” olarak adlandırdıkları semptomları rapor etmeye başlamışlar. Bu kişiler, ani bir şekilde çevrelerindekilerin işitmediği sesler duyduklarını ve sonrasında müthiş bir basınç ve titreşim hissetmeye başladıklarını belirtmişler.
Havana Sendromu’nun etkisi altındaki Kanada’nın Havana Büyükelçiliği görevlisi, 2017’de baş ağrısı ve baş dönmesi gibi şikayetler yaşamaya başlamış.
Hastalığı gizemli yapan şey ise sebebi ve çıkış noktasının tam olarak bilinmemesi. İlk vaka, Barack Obama’nın Küba ile diplomatik ilişkileri yeniden kurma çabalarının bir parçası olarak, 2015 yılında bir büyükelçilik açılmasıyla başladı. Büyükelçilikteki görevliler, henüz nedeni tam olarak anlaşılamayan bazı semptomlar sergilemeye başladılar.
Bir görevli, ailesiyle tatilden döndüğünde evdeki buzdolabının prizinden çekilmiş olduğunu fark etti.
Bu durum, evlerine izinsiz giren birinin bulunabileceği iddialarını güçlendirdi. Çünkü Küba hükûmeti, diplomatların evlerinin yerini biliyordu ve gerektiğinde müdahale edebiliyordu.
Birkaç gün sonra ise bu çalışan, aniden başının üzerinde bir baskı hissetti. Bu durumu anlamaya çalışırken meslektaşlarından duyduğu gizemli sonik saldırılar aklına geldi. Birkaç gün boyunca geçmeyen baş ağrılarına denge kaybı, uykusuzluk, okuma zorluğu ve baş dönmesi gibi semptomlar eklendi. Zaman geçtikçe, belirtiler daha da şiddetlendi ve yeni semptomlar, unutkanlık ve kafa karışıklığı gibi sorunlar da ortaya çıkmaya başladı.
2018 yılında JAMA (Journal of the American Medical Association) dergisinde, bu hastalığın semptomlarını sergileyen 21 kişinin bulguları yayınlandı.
Şikayetler, ilk başladığı tarihten yaklaşık üç ay sonra bile hastalarda devam eden bilişsel bozukluk (%81), denge sorunları (%71), görsel bozukluklar (%86), işitsel bozukluklar (%68), uyku sorunları (%86) ve baş ağrısı (%76) gibi semptomları içeriyordu.
Hastalar arasında bilişsel (%76), vestibüler (denge ile ilgili, %81) ve okülomotor (göz hareketleri ile ilgili, %71) açıdan objektif bulgular bulunuyordu. Bazı hastalar kalıcı uyku bozukluğu (%71) ve baş ağrısı (%57) gibi sorunlar nedeniyle farmakolojik müdahale gerektiriyordu.
Sonuç olarak, bu hastalardan 14’ü emekliye ayrılmak zorunda kalırken, sadece 7’si yoğun bir tedavi, ev egzersiz programları ve bilişsel rehabilitasyon sonrasında işlerine geri dönebildi.
Neredeyse her çalışan, artan baş ağrısı, baş dönmesinden şikayet ediyordu.
İlginç bir şekilde bu semptomlar, kişiler evdeyken yoğunlaşıyor, evden ayrıldıklarında neredeyse kayboluyordu. Etkilenen kişilerin beyinleri incelendiğinde ise ciddi hasarlar tespit edildi. Etkilenen sayısı giderek arttığı için soruşturmanın derinliği de arttı.
Ön raporda, bu personellerin evlerinin içinde veya dışında yerleştirilen özel bir cihazın saldırısına uğramış olabilecekleri belirtildi. Küba hükûmeti de soruşturmaya dahil oldu. Bu gizemli olayı araştıran 2 bin kişilik Kübalı ekip, diplomatların komşularını da inceleyerek iddiaların doğruluğunu araştırdı.
Aylar süren araştırmaların ardından Amerika’nın iddia ettiği sonik cihazlara ulaşılamadı. Ayrıca diplomatların konakladığı yerlerde işitme kaybına yol açabilecek yüksek seslere dair herhangi bir bulgu da yoktu.Yaşanan semptomların nedeninin yoğun çalışma temposu olabileceği iddia edildi.
Sadece diplomatları hedef almıyor.
Bu rahatsızlık, gariptir ki benzer semptomları paylaşan aile üyelerini de etkiliyor. ABD’de tedavi gören diplomatların kalıcı işitme kaybı yaşamaları, endişeleri gittikçe arttırdı. Geçtiğimiz yıllarda, 5 Kanadalı diplomat benzer semptomları deneyimlediklerini belirtti.
Kısa bir süre içinde bu sayı 10’a yükseldi. Olayı araştırmakla görevlendirilen müfettişler, diplomatların evlerinde detaylı incelemeler gerçekleştirmelerine rağmen saldırı olabileceğine dair hiçbir bulguya rastlanmadı.
Peki bu sendroma yol açan neydi?
Tıpta bu konuyla alakalı herhangi bir bulgu ve semptom yok, FBI ve CIA bunun sıradan bir hastalık olmadığını savunuyor. ABD, özellikle son beş yılda diplomatların benzer şikayetlerden iş yapamaz duruma geldiklerini belirtiyor. Ortaya atılan iddia ise “sonik silah” ile ilgili. Peki böyle bir şey mümkün olabilir mi?
Ses dalgaları kullanılarak insanlara veya nesnelere zarar vermek veya rahatsız etmek amacıyla tasarlanmış silahlara “sonik silah” deniyor. Bu silahlar, ses dalgalarını yüksek yoğunlukta veya istenmeyen bir frekansta hedefe göndermek için kullanılıyor.
Sonik silahlar, sesten kaynaklanan titreşimler ve basınç değişiklikleri yoluyla etkilerini hedef üzerinde şiddetli bir biçimde gösterirler. İnsan “Neden olmasın?” diye düşünmüyor değil.
Özetlemek gerekirse bu sendrom, yaklaşık 7 sene önce karşımıza çıkan, cırcır böceğine benzer bir ses ile kulakları tırmalayan, baş ağrıtan, mide bulandıran, kulak çınlatan ve hayatı zindan eden bir hastalık. Yapılan araştırmalar, elle tutulur bir sebebin olmayacağını düşündürse de sonuçlara göre sebebin sonik silah olabileceği de şüpheli. Araştırmalar günümüzde de bir sonuca varamadı. Sizce bu sendromun kaynağı ne olabilir?